3 Temmuz 2014 Perşembe

Game Of Thrones (Starklar)

Game of Thrones dizisi şahsen en sevdiğim dizidir ve bana göre yapılmış en iyi dizidir. Dizileri "tamamiyle senaryodan oluşan gerçeklikle alakası olmayan bir televizyon ürünü" olarak düşünen insanlar mevcut fakat benim için öyle değil. Bana göre bir insan kitap okuyorsa, film seyrediyorsa yada müzik dinliyorsa bunu yaratan insanın fikirlerini okuyor, dinliyor veya seyrediyordur. Dizilerdeki ana karakterin hikayesini seyrederken o karakteri yaratan insan bize kendi fikrini aktarıyor aslında. Diziyi benim için iyi veya kötü yapan ise o karakterin hikayesinin ne kadar mantıkla örülü olduğu, hayatın gerçekliğiyle ne kadar ilişkili olması. Game of Thrones'u benim için en iyi dizi yapansa her karakterin hikayeleri son derece mantıklı olması ve gerçek hayatta da o tip insanlardan bolca görebilmemiz. Hayatın kendisi bir oyun ne de olsa !

Peki nedir bu hikayeler ? Barbarlık, sinsilik, zalimlik, onur, aşk, yalnızlık, liderlik ve sayamadığım niceleri. Hikayeler tamamiyle insanların karakteriyle örülü kısaca. Kitabını yeni bitirmişken ve dizisinin ilk sezonu da çok önceleri seyretmiş olarak bu karakterleri anlatacağım kendi gözümden. (İlk önce Starklar !!)


Eddard Stark: Eddard Stark diziye ilk başladığımda en sevdiğim karakterdi. İyiler ve kötüler her dizide vardır ve Eddard Stark dizide iyiyi oynayan bir karakterdi, doğal olarak onu takip ediyorduk. Taht oyunlarındaki kuralın "You win or you die" olduğunu o zamanlar elbette biz de bilmiyorduk, o yüzden ölümü çok ağır olmuştu (hala o sahneyi seyrettiğimde içim acır.).

Kitabı tekrar okuduktan sonra ise Eddard Stark'ın yaptığı hatalardan ötürü böylesi acımasız bir sonla öldürülmesi, aslında hayatın acımasız bir gerçeğine de işaret ediyor. İnsanlar ne kadar dürüst ve onurlu bir hayat yaşarsa yaşasın muhakkak onu sevmeyen ve onu yerle bir etmeye çalışan insanlar da karşılarında oluyor. Bu yüzden böylesi bir hayatı sürdürmek için etrafınızda güvenebileceğiniz insanlar ve sizi tanımlayan bir ortamda yaşamanız şarttır. Aksi halde kimse onur ve dürüstlüğü tanımıyor, anlamıyor bile.

Catelyn Stark: Ned'in başka türlü bir eşi olabilir miydi tahmin edilmesi zor ama Ned'e en uygun eşin Catelyn olduğu açıktır (yaşadığı haksızlığa rağmen.). Ne yazık ki yaptığı (istemeden de olsa) büyük hata Ned'in hayatına mal oldu. Yaşamayı sevmediği bir ortamda yaşamasına rağmen etrafındaki insanların güvenebildiği ve sevebildiği insanlarla dolu olmasının ne kadar önemli bir faktör olduğunu anladım onun hikayesini dinlerken. Çocuklarını korumak adına inanılmaz fedakarlıklar yapsa da doğru bir anne olamadı. Ben de çevremdeki insanların iyi hissetmesini sağlamak adına fedakarlık yaptığımı sansam da galiba onlar için doğru bir arkadaş olamıyorum. Yani ortak bir yanımız mevcut.

Robb Stark: Robb beni kitapta en az etkileyen karakter. Fakat en önemli rolü karşıdaki insanlar ne kadar güçlü olursa olsun hırsı, azmi ve aklıyla savaşları teker teker kazanması. İnsanlar sizi ne kadar küçümserse küçümsesin hiçbiri zafer kazanmanız için engel değil. Sadece bunun için yeterince cesur olmanız önemli.

Sansa Stark: Hikayelerde prensesler nasıl anlatılırsa Sansa tamamiyle o. Saf, temiz, nazik ve gerçek bir güzellik. Sadece prenslerin değil kalbi iyi olan her erkeğin düşlediği bir kadın portresidir Sansa.

Sansa'nın yakışıklı ve zengin bir prensi gözüne kestirmesi kadar doğal bir şey olamaz bu yüzden. Fakat her kızın yaptığı yanlışı o da yaptı, bir erkeği gerçek anlamıyla tanımadan kalbini ona kaptırdı. Lisedeyken dinlediğim bütün melakonlik, depresif kızların hepsinin derdi de Joffrey gibi amaçsız ve kişiliksiz insanlara gönüllerini kaptırmasaydı. George R.R. Martin bu analizi son derece usta bir şekilde Sansa'ya işlemiş.

Arya Stark: Hikayesinin nasıl sonlanacağı en merakla beklediğim karakter olan Arya, kitapta olmak istediği şeyi kovalayan hırslı bir kızı anlatıyor bizlere. Arya'yı çok severim çünkü yaşadığı bütün acıları, zorlukları ve dışlanmışlığı o yaşta yaşamasına rağmen hayatından bir an olsun vazgeçmek istemedi ve inadına ileride olmak istediği kız için çabalamaya devam ediyor. Arya'nın hikayesi aslında kitapta bize en ilham kaynağı olabilecek hikayelerden biridir. Syrio'yu ayrıca saygıyla anıyorum. Benim de öyle bir "akıl danışmanım" olsa yapamayacağım şey yoktu. Gerçekten.

Jon Snow: Snow'la aslında karakter olarak birçok ortak yanımız var. Bu ortaklığı bozan tek şey ise onun Ghost'a sahip olmuş olması. Sonraki sezonlarda gerçi daha önemli bir ortak özelliği bozuyor ama olsun, sorun değil. O ortak özellikleri açıklayacak değilim fakat Jon Snow'un ne kadar önemli bir karakter olacağı ilk kitapta tam anlamıyla anlaşılmıyor. Sur'a gitmiş ve Sör Allister'dan yemediği alay kalmamıştır. Alay konusu olmak kitapta biraz hafife alınmış ama aslında o ruh hali insanlar için inanılmaz ağır bir yük. Onun etrafında siyaha bürünmüş kardeşleri var en azından (hırsızlar, tecavüzcüler, katiller olsa da). Fakat Benjen ilk başlar da etrafında olmasaydı öylesi kardeşlere sahip olmasına rağmen kaçmayı tercih eder miydi merak konusu.

Yaşadığı yalnızlık da Sam'in varlığıyla sona erdi, bir yandan. Umarım benim de ilerde Sam gibi dostum olur. Ghost'a da razıyım gerçi :)

Bran Stark: Bran bu kitapta özgürlüğün ne kadar kıymetli bir şey olduğunun temsili. Yapmak istediğiniz şeyleri herhangi bir engelden dolayı yapamazsınız, onun verdiği acıdan ötürü ölmüş olmayı dilersiniz. Eline, bacağına, görme veya duyma özelliklerinden birine sahip olduğu için hayatın hala güzel olduğunu söylerseniz onlara, yüzlerine en büyük hakareti söylemiş olursunuz. Bran gibi bir karakteri sıradışı yapabilecek tek özellik, büyücü olması olurdu zaten. Şimdilik rüyaları gerçek oluyor. Bakalım ilerde neler yapacak ? Yoksa uçacak mı ? (172. sayfadaki hikaye efsanedir.)

Rickon Stark: Rickon'la söylenebilecek pek bir şey yok. 4 yaşında bir çocuk ve Shaggydog'a sahip. Shaggydog'un özelliklerine bakarsak Rickon'dan ürkebiliriz ama Bran'la aynı rüyayı görmesi bence bir işaret. İki tane büyücü Stark görmek inanılmaz oluırdu bence de :)