31 Mart 2017 Cuma

Fahrenheit 451

Fahrenheit 451Fahrenheit 451 by Ray Bradbury
My rating: 5 of 5 stars

Fahrenheit 451... Gerçekten okumaktan zevk aldığım nadir eserlerden birisi. Öncelikle bilimkurgu açısından müthiş bir kitap. Bilimkurgu ile distopya arasındaki sınırı bu görmek genel anlamda zor olsa da ideolojik açıdan günümüze çok uygun bir kitap olduğu için, dönemine göre ileriyi gören ve ileriye yönelik farklı fikirler sunan bir kitap olması açısından "Ray Bradbury bilimkurgunun kendisini yazmış" desem bu pek yanıltıcı olmaz. Oturma odalarının duvarlarının efektifliği, hızlı arabalar, yeni tedavi yöntemleri, mekanik tazı (!) gibi birçok farklı fikirler barındırır içerisinde. Hepsini severek irdeledim. Bir mühendis olarak tasarlamayı düşünmüyorum ama üzgünüm.

Kitap harika bir önsözle başlıyor. Ray Bradbury kitabı yazarken yaşadığı süreçleri anlatırken o kadar samimi ve sıcak bir dille bunlardan bahsetmiş ki "bu kitabı şimdiden sevdim sanki" hissiyatı oluştu. Birdenbire Ray Bradbury'e ve kitaba güvenmemi sağladı. Kendisinin tam bir kitap aşığı olması sayesinde kitaplarının değerini bize en güzel şekilde aktarıbilmesine hayran kalmamak elde değil. İtfaiyeci öyküsüyle sınırlı kalmış olsa belki de çok yetersiz gelecekti bu kitap, o yüzden öyküyü uzatmasına şükredebilirim galiba! Ayrıca bu kitabı risk alıp dergisinde sunan Hugh Hefner'a da ayrı bir cümle açmak olmaz (o derginin Playboy dergisi olması beni hala şok ediyor).

Şimdi soru şu. Günümüz itfaiyecilerinin görevi yangın söndürmek değil de yangın çıkarmak olsaydı ne olurdu? Herhalde sevdiğimiz bir insanın evini yaksaydı "amacın ne birader" deyip Muhammed Ali'nin boksörlüğünden daha iyi işler çıkarırdık? İtfaiyeciler yangını durduk yere çıkarıyor diye düşünülmesin, sadece evinizde bir kütüphane oluşturduysanız o zaman sıkıntılı zamanlar sizi bekliyor olacak. Bu kitabın başarılarından birisi nedir peki? İtfaiyecilerin neden kitapları yaktığının altındaki fikiri çok güzel sunması.

Bu site biz kitap okuyan insanları birleştiren harikulade bir site. Ben başkalarının okumadığım kitaplar hakkında sunduğu fikirleri okumaktan keyif alıyorum ama özellikle okuduğum kitaplar hakkındaki fikirler beni biraz daha sevindiriyor. Diğer açıdan bu sitede harikulade yapmaktan uzaklaştıran şey nedir? Sitede yüzlerce, belki binlerce kitap deviren insanla benim aramdaki fark. Hepimizin farklı farklı uğraşları var, bu yüzden hepimiz her kitabı eşit sürede okuyamıyoruz ya da kimimiz kitapları diğerinden daha çok seviyor. Peki kişinin daha çok kitap okuması birini diğerinden daha üstün mü kılar? Kitaptaki Beatty karakterinin söyledikleri bu sorduğum sorular üzerine öyle güzel cevaplar vermiş ki üstüne bir şey söylemek düşmez. Buyrun kitabı alın okuyun!

Yine de bu cümlelerin ardındaki fikri söylemek gerekirse insanların hayattaki temel gayesinin mutluluk olduğu göz önüne alındığında, günümüz şartlarının sağladığı düzene bakacak olursak bu mutluluğun kişinin önemiyle alakalı olduğu görülmekte. Justin Bieber şarkılarını söylediği ve herkesçe önemsendiği müddetçe mutlu, aynı şekilde arkadaşım Ç. de evlendiği ve evlendiği kişi tarafından önemli olarak görüldüğü için mutlu. Sitedeki 500 kitabı okuyan ve okuduklarına göre değerlendirmede bulunan insanın etrafında değerlendirmesini beğenen insanlar olduğu için mutlu. Tabii mutluluk kavramnının derinliğine inersek Ankara'da bir kafe bulup tartışmak gerekiyor. Fakat konu mutluluk değil. Mutlu insanların şartlarına ulaşamayıp etrafı tarafından önemsenmeyen insanın mutsuzluğu buradaki asıl konu. Çok okuyan bir insanın kitaplarını yakarsanız o kişinin okuyamayan kişiye ahkam kesme olasılığı azalır. Bu da okuyamayan kişinin mutlu olma olasılığını arttırır. Bununla ilgili bir alıntı yapmak gerekirse eğer:

Hiç de, anayasanın dediği gibi, herkes eşit ve özgür doğmamıştır, herkes eşit yapılır.


Bu fikrin savunucusu gibi mi gözüktüm bilmiyorum ama ne kadar yaklaşımın amacının tutarlılığını dikkat çekmek istedim. Beatty'nin söylediklerini okurken "itfaiyeciler, sizi canavar yaratıklar" düşüncesi biraz daha indi nezdimde. Yine de kitapları yakmaktan fazlasını yapmaları onları kurtarmıyor.

Kitapta beni etkileyen fikirlerden birisi buyken diğeri de teknolojinin etkisinin bizi kitap okumaktan uzaklaştırması. Bununla ilgili yazılan kitaplar, makaleler, dergiler zaten uç boyutta. Fakat birkaç alıntıyla farklı bir noktaya değinmek istiyorum.

Çoğunlukla, arabaların, elbiselerin, ve yüzme havuzlarının isimlerini sayıyorlar ve ne kadar harika olduklarını söylüyorlar. Hiç kimse diğerlerinden farklı bir şey söylemiyor.


Açıkçası bu durumu sürekli ve sürekli yaşadığım için şu an kendimce entelektüel bir hayat yaşıyorum. O da insanı şu duruma sürüklüyor.

Hiç arkadaşım yok. Bunun da benim anormal olduğumu kanıtladığı varsayılıyor.


Teşekkürler Clarisse.

Okuduğumuz kitaplara harika diyoruz ama neden harika? O dizi neden müthiş? O sahne neden etkileyici? O elbise neden çok güzel gösteriyor? "Neden, niçin, nasıl"ları çöpe attığımız, sadece "harikaydı, müthişti, süperdi" diye kesip attığımız bir hayatı yaşıyoruz sürekli. Belki "müthişti"nin yanına bir sebep de ekliyoruz fakat karşıdaki "bence rezaletti" diyince onunla arkadaşlığımızı bile kesebiliyoruz. Sonuç olarak hayatımızda kitaplardan çok teknoloji varsa bireysellik biraz daha ön plana çıkarıyor ve bu da ister istemez egomuzu yükseklere çıkarıyor. Oysaki gerçekten kitapları severek okuyan ve severek o kitapları tartışabilen insanlarının verdiği o sıcaklık paha biçilmez değil midir sizce de?

Kitapların değerini tarihte yaşanılan gerçekleri suratmıza vurmasından tutun, bize benzeyen karakterleri orada bulmamız, yaşamak istediğimiz çevreyi orada yaşamamız, görmek istediğimiz yerleri onlar aracılığıyla görmemize kadar her şeyiyle bize anlatan ve hissettiren bir karakter yani Montag'ı miras etmiştir insanlara Ray Bradbury. Kitabın benim için neden harika bir kitap olduğunu açıklayabilmenin sadece küçük bir parçası oldu bu yazı. Umarım harcadığınız zamana bir faydası dokunmuştur!

Unutmadan kitabın son sözü Neil Gainman'dan ve inanılmaz bir son söz. İnanılmaz.

View all my reviews