My rating: 5 of 5 stars
Doğduğumuz zamandan öldüğümüz zamana kadar yaşadığımız süreçte her gün farklı kavrama sahip oluruz. Doğduğumuzda "hayat" kavramına yakınızdır çünkü dünyaya katılan yeni bir yüz olarak var olmamızı şekillendiren ilk öge "hayat"tır. Daha sonra "yaşam" kavramına yakınlaşırız, hayatı nasıl yaşayacağımızı belli bir evre gelir. Sonra bu kavramlar giderek çeşitli dallara ayrılır. Duygular "mutluluk","hüzün","öfke","kıskançlık" kavramlarına ayrılırken; düşünceler "Aile","Arkadaş","Çevre(Dışarısı)","Eşya" gibi farklı kavramlarla özdeşleşir. Belli bir dönem "Sevgi" veya "Aşk"a; belli bir dönem "İş"e, belli bir dönem "Huzur"a ve nihayetinde "Ölüm"e daha yakın hale geliriz. Bu kavramlar karmaşasında sanırım hepimizi en ortak kılan husus (belki yanılıyorumdur) "Rüya" kavramıdır. Sandman'in hikayesinin özünde de bu yatar.
Bu alemin içinde sekiz öykü bulunmakta ve hepsinin bende yaşattığı hisleri paylaşacağım.
Deliksiz Bir Uyku: Hikayeye başlarken elbette içinizde bir beklenti olduğu için hikayenin sizi ilk başta sarması gerekiyor. Buradaki öyküyü farklı kılan zamanın işleyişiydi benim için. Karakterlerin zaman içerisindeki düşünceleri ve insanoğlunun yapısına dair ince fikirler, son derece karmaşık fakat anlaşılır bir atmosfer içerisinde aktarılmış. Okurken genel olarak hissettiğim huzursuzluk oldu fakat bu huzursuzluğun sonraki hikayelerin temeli olması çok önemli oldu benim için.
Kusurlu Ev Sahipleri: Öykü ilerlerken karakteri daha iyi tanıma ve gelişme süreci açısından kilit bir öykü bu kısım. Özellikle Morpheus'a en çok bağlandığınız ve onunla birlikte yol almaya hazır olduğunuz öykü. Ayrıca yaşadığı evrende çok iyi yansıtılmış. Burada yaşanılan çevreyi tanıma ve anlama açısından en çok merak hissiyatı oluşturdu ben de.
Düşünde Biraz Beni Düşle: DC'den sevdiğim ama çok tanımadığım bir karakterin dahil olduğu bu öykü genel olarak eğlenceli geçiyor. Sonlarına doğru ise unutamayacağım bir tasarıma sahip. "Uyuşturucu gibi çektiğim çizimler" en çok burada hissettirdi kendisini, adeta büyülendim.
Cehennemde Bir Umut: Herhalde bu öykü favorim çünkü en çok alıntı aldığım yer burasıydı. Benim için en değerli cümlelerden birisini paylaşıyorum:
Hep tek başıma oldum, ama burada, düşün geceye dönük kıyılarında, yalnızlık dalga dalga kaplıyor içimi, ruhumu lime lime ediyor.
Elbette yalnızlığın diplerinde yaşayan birisi olarak bu cümle romanın içine daha çok girmemi sağladı. Çok önemli iki sahne daha var: birisi "Umut", diğeri de "Cennet hayali". Bu iki sahne öylesine epikti ki benim için anlatılmaz yaşanır tabirine epey uygundur sanırım.
Yolcular: İki farklı hikayenin anlatıldığı bu öykü, şu ana kadar en nefret ettiğim kötü karakterlerden birisinin tanıtımını ve Sandman'in DC'ye dokunuşunu içermekte. Bu öykü genel olarak "fantastik" şekilde ilerleyen bir anlatıma sahip. Sonu şok edici ve sonraki hikayeye harika bir altyapı hazırlıyor. Bir karaktere çok üzüldüm. Üzdü yani. Neden... Neyse.
24 Saat: Bu öykü, bu çizgi romanı bir üst seviyeye taşıyor kesinlikle. Başka bir şey söylersem tadı kaçar. Sadece "bitsin artık bitsin" diyerek okuduğum bir kısımdı burası ve bitirdiğime sevindim.
Ses ve Öfke: 24 Saat'de yaşadıklarımı en güzel şekilde yatıştıran ve hikayeyi toparlayan öykü oldu. Çok şey yaşadıktan sonra artık huzur isterseniz ya. O huzuru veriyor açıkçası.
Kanatlarının Sesi: İçinde harika bir şiire sahip olan, sayesinde Mary Poppins'i de seyrettirecek olan ilginç bir abla-kardeş hikayesi. Muhteşem son mu? Bazıları katılmayabilir. İz bıraktı mı? Kesinlikle. Kanatlarının sesini acaba biz duyabilecek miyiz?
Sonuç olarak çok farklı bir atmosfere sahip, sizi farklı farklı duygulara sevk eden ve nihayetinde konsepti sorgulatan bir çalışma olmuş. Beklenti, gerçekten çok zarar veren bir his ve çok nadir eser tatmin ettirir. Açıkçası bu eser tatmin olmamı sağladı çünkü çok çok farklı bir şey sundu bana. O yüzden tavsiye ederim.
(Bu arada bu çizgi romanı okuyanlar için minik tavsiye: Shinigami no Seido. Muhakkak bakın derim.)
View all my reviews
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder